aile hayatı ile ilgili kıssalar
Yaşamınıyitiren Konyasporlu Ahmet Çalık’ın özel hayatı ve ailesi hakkında bilgiler! Konyasporlu milli futbolcu Ahmet Çalık 11 Ocak Salı günü Elmadağ'da düzenlenen cenaze
İslamiyetİle İlgili Kitaplar. Tümünü Kaldır. 7721 ürün listelenmektedir. Gösterme. İyilik Ekseninde Aile-Aile Forumu 4. Kolektif. 6,40 TL İnce Kapak. Diyanet İşleri Sepete Ekle Allah ile Konuşturan Namaz Peygamberimiz'in Hayatı - Medine Dönemi Cilt 2. Bekir Develi. 52,25 TL
Enkapsamlı bilgi kaynağı şiarı ile yayın yapan Atatürk ve izinden giden, matematik, fizi kimya, edebiyat ve diğer bir çok konuda bilgi vermeyi amaçlayan web sitesi. Son Yazılar : Edebi Türler Nelerdir? Türlerin Tanımları, Açıklamaları ve Özellikleri Hakkında Bilgi Amerikalı Devlet Adamı ve Askerin Hayatı. 23 Temmuz 2022.
aslındabizi otomatize eden tüm davranışlar, neye kendimizi alıştırdığımız ile ilgili. yemekten sonra maden suyu içmek, kürdan kullanmak, hangi tür film ya da diziler izleyeceğimizi seçmek ya da kıyafetlerimizi katlamak tamamen farkında olmadan kendimizi otomatize ettiğimiz davranışlardan geliyor
A Kur’an kıssaları ve fil olayı: Kur’an, geçmişteki olaylarla ilgili pek çok örneğe yer vermekte ve bunu yaparken şaş- maz hedefine yönelik muhtelif fonksiyonlar da icra etmektedir. Ama onun gayesi hiçbir zaman salt hikâyecilik, edebiyat veya olayın kuru bir şekilde nakledilmesi olarak değer- lendirilemez. Kur’an
Site De Rencontre A La Campagne Gratuit.
HÜS-Ü ZAN, SU-İ ZAN Bir düşünsek; Aslında paranoyak olmadığımız halde her birimizin hayatında -sonradan gerçekle ilgisizliği anlaşılan- büyük zanlar şüphe, sanma, kesin olmayan bilgi olabildiği gibi günlük hayatımızda nice önyargılarımızın, nice küçük zanlarımızın varlığı da bir gerçektir. Çok dikkat edilmesi gereken, hemen her vesileyle hataya günaha düşülme ihtimali olan bir varta. Yaratıcımız cc bu önemli hataya düşme eğiliminde olduğumuzu bildiği için, bizleri -gerek ayetleriyle, gerekse elçisi sav vasıtasıyla- tekrar tekrar en anlaşılır şekilde ikaz etmiştir; “Ey iman edenler! Zandan çok kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını gizli yönlerini araştırmayın. Hucurat Burada zannın bir kısmı günahtır’ ifadesinden, haliyle şöyle bir şey anlaşılır; “Demek ki, zannın bir kısmı da günah değildir.” Aynen öyle; Memleketin bekası, milletin huzuru için yetkili kurum ve kişilerin, alternatiflerin zanların tamamını masaya yatırıp bilgi toplaması, üzerlerinde araştırma ve analizler yapması… kaçınılmazdır. Keza, tüzel veya gerçek kişilerin, belirtileri olan veya teyakkuz halini gerektiren bazı özel konularda gerçeğe ulaşmak için zanlardan hareket etmeleri de olağandır. Ne var ki, gerçek tam olarak ortaya çıkmadan, o muhtemel zanları -gerçekmiş gibi- dillendirmek büyük sorumluluk’ kapsamındadır. Detayları bilmeyenlere enteresan gelebilir; Çağdaş laik -seküler hukukta- Türkiye’deki de dahil- yargı süreci şöyle işler Savcılık makamı, suçluluk ihtimaline binaen bir kişinin gıyabında bir araştırma dosyası açmışsa, o kişi o safhada “şüpheli”, şüpheli hakkında resmen dava dosyası açıldığında, “sanık” olarak anılır. Suçlamanın önemi, kaçma, delil karartma… ihtimallerine bağlı olarak kişi mahkeme kararıyla tutuklansa bile, kişi halen ya “şüpheli” ya da “sanık” sayılır. Ta ki suç sabit bulunup ta cezaya hükmedildiğinde, o cezanın da dahili ve uluslararası üst mahkemelerce onanmasından sonradır ki o kişi “hükümlü” sayılır. Artık bu safhadan sonra o kişiyi, o suçun faili olarak görme durumumuz olabilir. Yani birçok sefer yaptığımız üzere, kestirmeden ona buna, ayak üstü mesnetsiz yakıştırmalarda bulunup; “şu suçu işlemiştir” demeye, kanunen de dinen de hakkımız yoktur. Aslında aklın ve kanun yapıcı bağımsız vicdanın ulaşacağı yer -birçok zaman-ilahi kaynaklı dinlerin de öngördüğü yerdir. 1948’de yayınlanan Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile ondan 1316 yıl önceki Hz. Muhammed’in “Veda Hutbesi”ni karşılaştıranlar, birçok hususta bire bir mutabakat olduğunu hayret ve takdirle görmektedirler. Yeter ki vicdanlara baskı yapılmasın, konjoktörel davranılmasın, kitle vicdanında da kabul görme niyetinde olunsun, adalet duygusu ön planda tutulsun, kovboyluk heveslerine’ tevessül edilmesin… “Kahrolsun, o zan ve tahminle’ yalan söyleyenler” Zariyat “… Gerçekte zan, haktan yana hiçbir yarar sağlamaz.” Necm “Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeye dayanıp karar verme. Çünkü kulak, göz ve kalp, evet bunların hepsi verdiğin karar, vardığın sonuçtan sorumludur ve sorguya çekilecektir.” İsra Hz. Muhmammed sav Efendimiz’in, bu önemli konu ile ilgili bazı ikazları; “Her işittiğini söylemek, kişiye günah olarak yeter.” “Su-i zandan sakının, çünkü zan, sözlerin en yalanıdır.” “Birbirinizin eksiğini görmeye çalışmayınız, hususi ve mahrem hayatını da araştırmayınız.” “Mümin hakkındaki güzel zan, güzel ibadetten sayılır.” “Başkaları hakkında iyi ve güzel zanda hüsn-ü zanda bulunmak, kişinin kulluğunun güzelliğindendir.” *** Konu açılmışken ilgili ve önemli bulduğum bir iki hususa daha değinmek isterim; Su-i zan,’ yani insanlar hakkında tam bir bilgiye sahip olmadan kötü düşüncelerde bulunmak, çok büyük bir vebal olmakla beraber hüsn-ü zan’da yani insanlar hakkında, tam bir bilgiye sahip olmadan iyi düşüncelerde bulunurken de -hele o hüsn-ü zan ettiği kişi ile yüzyüze iken daha bir- dikkatli olunmalıdır. Okuyunuz; “Bir kere Nebi’nin sav huzurunda bir kişi, oradaki diğer bir kişiyi övmüştü. Bunun üzerine Resulullah; “-Tuhaf şey! Sen böyle söylemekle arkadaşının boynunu vurdun, yazıklar olsun sana! Sen arkadaşının boynunu vurdun.” Buyurdu. Sonra da; “- Sizden her kim din kardeşini methetmek mevkiinde bulunursa - Filan kişiyi görünüşe göre iyi sanırım. Onun durumunu en doğru Allah bilir. Ben, Allah’a karşı kimseye görünüşüne bakıp da mükemmeldir’ diyemem, ’onu şöyle şöyle zannederim’ desin. Bunu da hakikaten o kimseyi bu surette zannediyorsa, öyle söylesin.” buyurmuşlardır. *** Bu yazının hazırlık safhasında birçok kaynağa başvuruldu. Bu vesileyle, gözlemleyip de üzüldüğüm bir hususu sizlerle paylaşmak istiyorum; “Zan” çok kaçınılması gereken, dünyada da her yapıp söylediklerimizin hesabının verileceği günde de… sorumluluğu ağır olan, -hatta hüsn-ü zanda bulunurken bile ihtiyatlı olunması gereken- bir mesele. Dahası, günlük hayatımızda gerek kendimizde, gerekse çevremizde pek çok sefer karşılaşabildiğimiz, Ademas’dan bu yana yakamızı bırakmayan, kıyamete kadar da bırakmayacak bir zaaf… Hal böyle iken bu mühim konuyu işleyen, inceleyen kaynakların hemen birçoğunda zan ve yanılmaya’, zan ve sonuçlarına’ vurgu yapan en saygın kaynaklarda bile, asırlardır buluna buluna, daha çok “Nalıncı Baba” olarak bilinip tanınan -birçok yönüyle- yaşanmışlık ihtimali olmayan, ancak konunun ilginçliği ile dikkati çeken bir menkıbenin “kıssa” adı altında sunulduğunu görmekteyiz. ’Kıssa’ diye sunulan menkıbeye bir de siz bakınız; Sultan 2. Murat Han bir garip rüya görüp, haline ilgi duyan sadrazam Siyavuş Paşa ile, molla kılığında şehre çıkıyorlar. Aradığını tesadüfen buluyorlar; bakıyorlar ki, yerde yatan ölmüş bir adam’ var. Etraftaki kırk yıllık komşuları cenazeyle ilgilenmedikleri gibi, ölenin aleyhinde konuşuyorlar; Kazandığını hep içkiye fuhuşa harcıyormuş, hayatı boyunca camiye geldiğini gören yokmuş,..’ Yani cenazeyi kaldıran yok aleyhinde konuşan çok. 2. Murat ile Siyavuş Paşa cenazeyi camiye taşıyorlar, yıkama, kefenleme, tabuta yerleştirmeye işlerini bitiriyorlar... Ancak ondan sonra meftanın ailesini soruşturmak akıllarına gelmiş oluyor, padişah araştırmaya gidiyor, nitekim evini buluyor, kapıyı yaşlı eşi açıyor. Başlıyor kocasının sırrını anlatmaya; “…Nalıncılık yapardı, birinin elinde şarap şişesi görmeye görsün, -içipde günaha girmesinler diye- bütün kazancını verip, şarabı satın alır, sonra getirip dökerdi… Malum kadınlara’ ücretlerini öder, zamanlarını satın alır, eve getirir, bana teslim eder, kendisi çıkar gider, ben de onlara -tövbekar olsunlar, hayatlarını değiştirsinler diye- dini kitap, ilmihal okurdum...Vakit namazlarına hep, tekbir aldığında Kabe’yi gören imamların bulunduğu’ uzak semt mescitlerine giderdi… Bir gün kendisine; “Bak efendi sen böyle yaptıkça komşular seni kötü belleyecek, cenazen ortada kalacak, seni kim yıkayıp kaldıracak...’ dedim. O da, Allah büyüktür hanım. Hem padişahın işi ne!..” diye cevap verdi.” *** Kıssa’ adı altında sunulan menkıbede; ölenin arkasından konuşma var, merhametsizlik var, komşu hakkına riayetsizlik var, su-i zan var, insanların ısrarla yıllar yılı su-i zanna teşvik edilmesi…var. Merhametsiz, insafsız, kaba saba komşu tiplemeleriyle’ yeni nesilleri Osmanlı’dan, atalardan soğutma… var. Kaş yapayım derken nice gözün çıkarıldığı, yanlış bir tercih... Sanki, her gün işlediğimiz önyargı ve su-i zan sorumluluğumuza karşı, 550 yıl önce yaşamış insanlara mal ettiğimiz kıssa görünümlü’ bir menkıbeden avuntu arıyor gibiyiz. Kaldı ki daha iyi anlaşılmasını sağlamak için su-i zan gibi önemli konuların, illa ki bir kıssa ile desteklenmesi de gerekmez, ayetler, hadisler, gerçekler… fazlasıyla yeter, zorlamaya ne lüzum var. Su-i zan gayet önemli bir konu, günlük hayatımızla pek çok vesileyle iç içe olan bir konu… Her şeyde, özellikle ’ibret’ için anlatılanlarda tutarlılık, güvenilirlik olmalı… Kur’an’ın etkisine ve Allah tarafından gönderildiğinin en önemli delillerinden birisi, güvenilirliğidir, Üslubunda, manasında, hükümlerinde… hiçbir tutarsızlığa rastlanmamasıdır. BakNisa S-82’ Dini kaynaklarımızdaki -Kur’an’daki ve sahih hadislerdeki kıssalar hariç- diğer kıssaların, menkıbelerin durumunu ele alıp kritiğini yapmanın başlı başına önemsenecek bir husus olduğu kanaatindeyim. Kıssa-naşirlik değil de etki gücünü hakikaten yaşanmış olmaktan alacak, kıssa değerinde’ ibret alınacak, ders çıkarılacak... olayların yer bulacağı bu sitede, yeri geldikçe bu tarihi yanlışlar ve de doğrular dile getirilmeye çalışılacaktır. ’Ciddi’ meselelerin kaynakları da misalleri de ciddi olmalıdır. “Mübalağa da bir yalandır” sözü hafife alınmamalıdır. Bu hassas konularda bir yanlış bir doğruyu götürmez, bir yanlış birçok doğruyu götürebilir.’ Her inananın son yüce dinin haysiyetini koruma mükellefiyeti olmalıdır. Günlük hayatta da güzel, hikmetli, örnek… davranışlarla bezenip, hep birlikte doğruyu bulmaya, çağdaş neslimize ve geleceğe faydalı olmaya çalışılmalıdır. Bu menkıbede inanç yapımızın önemli bir kuralı daha ihlal ediliyor, kaş yapayım derken göz çıkarılıyor’; İnsanlar, su-i zan gibi önemli bir günahtan sakınma hassasiyetine davet edilirken, “başkalarının su-i zannına gıybet ve dedikodu yapmalarına sebep olacak davranışlardan kaçınmak” prensibine hiç riayet edilmiyor. Bu konuda, rehberimiz Peygamber Efendimiz’deki sav hassasiyete bakarmısınız; “Bir akşam, mübarek annelerimizden biriyle bir yere giderken veya harici mekanda konuşurlarken karşıdan iki Sahabe geliyor. Tam yaklaştıklarında, onları durdurup, hanımının da peçesini kaldırıp; “bakınız, bu benim hanımım falancadır…” buyuruyor. Sahabe efendilerimiz, “estağfurullah ya Resulallah, sizden de mi şüphe edilir!..” derler. Efendimiz sav de, su-i zanna şüpheye dedikoduya… sebep olabilecek davranışlardan kaçınılması gerektiğini kastederek; “Kanın insanın damarlarında dolaştığı gibi, şeytan da insana nüfuz eder, kalbine şüphe sokar.” buyurur. *** Bu Hadis-i Şerif’teki hassasiyeti keşke hepimiz her vesileyle uygulasak, su-i zanna sebep olma ihtimali olan küçük büyük her davranışımıza uygun zaman ve zeminde bir açıklık getirsek. Bu su-i zanna sebep olmama meselesi’ o kadar önemlidir ki, yukarıdaki Hadis- Şerif’e istinaden müçtehitler; Su-i zanna sebep olanın sorumluluğunu günahını, su-i zanda bulunanınki ile ayni saymışlardır. İşin bir başka vahim boyutuna dikkatinizi çekeyim; Ülkemizde yürürlükte bulunan Türk Medeni Kanunu’na göre, eşler arası güven sarsıcı davranışlar’ -Yargıtay’ın da onayı ile- davacının boşanma isteminde, geçerli bir sebep’ sayılmaktadır. Güven sarsıcı örnek olaylar incelendiğinde ise, hemen hepsinde “bir eşin, diğer eşi su-i zanna sevk edici davranışları…” görülmektedir. Bu önemli değinmelerden sonra, ayrıca; “Başkalarını su-i zanna sevk edici davranışlardan sakının, aman ha bu konuya çok dikkat edin !..” demeye gerek kalmamıştır herhalde… Böylece, kadim bir eksikliğimize de daha bir açıklık gelmiş olduğunu umarım; Bizler hep oldum olası; “su-i zanda bulunmamalı, su-i zan günahtır…“ deriz, Halbuki, çok önemli bir diğer düstur da, Su-i zanna sebep olmama’ gayret ve hassasiyeti içinde olmakmış… Hasan KUTLUTAŞ ehitler; Su-i zanna sebep olanın sorumluluğunu günahını, su-i zanda bulunanınki ile ayni saymışlardır. İşin bir başka vahim boyutuna dikkatinizi çekeyim; Ülkemizde yürürlükte bulunan Türk Medeni Kanunu’na göre, eşler arası güven sarsıcı davranışlar’ -Yargıtay’ın da onayı ile- davacının boşanma isteminde, geçerli bir sebep’ sayılmaktadır. Güven sarsıcı örnek olaylar incelendiğinde ise, hemen hepsinde “bir eşin, diğer eşi su-i zanna sevk edici davranışları…” görülmektedir. Bu önemli değinmelerden sonra, ayrıca; “Başkalarını su-i zanna sevk edici davranışlardan sakının, aman ha bu konuya çok dikkat edin !..” demeye gerek kalmamıştır herhalde… Böylece, kadim bir eksikliğimize de daha bir açıklık gelmiş olduğunu umarım; Bizler hep oldum olası; “su-i zanda bulunmamalı, su-i zan günahtır…“ deriz, Halbuki, çok önemli bir diğer düstur da, Su-i zanna sebep olmama’ gayret ve hassasiyeti içinde olmakmış… Hasan KUTLUTAŞ
Eğitim Öğretim İle İlgili Belgeler > Belirli Gün Ve Haftalar İle İlgili Tüm Belgeler AİLE HAFTASI - ULUSLARARASI AİLE GÜNÜ İLE İLGİLİ TÜM BELGELER "Aile Haftası 15 Mayısı İçine Alan Hafta " İle İlgili Yararlı OlabileceğiniDüşündüğümüz Sizler İçin Özenle Hazırlanmış Yazılar Ve Şiirler... Uyarı Bazı yazılar veya şiirler aynı başlık altında fakat içerik olarak farklılık göstermektedir. Bu yüzden bu yazı veya şiirlere 1,2,3,4 gibi numaralar uygun yazı veya şiir hangisiyse ondan yararlanabilirsizin. Aile Haftası, Uluslararası Aile Günü İle İlgili Açıklama, Genel Bilgi 1 Aile Haftası, Uluslararası Aile Günü İle İlgili Açıklama, Genel Bilgi 2 Aile İçi İletişim Kopuklukları, Nedenleri, Zararları, Önlemleri Aile İçi Şiddet, Nedenleri, Zararları, Sakıncaları Aile İçinde Çocuk İle Sağlıklı İletişim Kurmak, Öneriler, Tavsiyeler Aile İçinde Eşler Arası Sevgiyi Artırmak İçin Öneriler, Tavsiyeler Aile Nedir, Tanımı, Önemi, Temel İşlevleri, Özellikleri Ailede Görev Dağılımı, Aile Bireylerine Düşen Sorumluluklar Ailede Mutluluğu Sürdürmenin, Artırmanın Yolları Ailenin Temel İhtiyaçları, Çeşitleri, Önemi, Özellikleri Erkeğin Aile İçindeki Görevleri, Sorumlulukları, Yeri İslam’da Aile, Önemi, Özellikleri, Görevleri Kadının Aile İçindeki Görevleri, Sorumlulukları, Yeri Kadının Kocasına Karşı Vazifeleri, Görevleri, Sorumlulukları Okul Aile Birliği, Dayanışması, Önemi, Özellikleri Parçalanmış Aile, Özellikleri, Sebepleri, Sakıncaları, Zararları Peygamberimiz Hz. Muhammed’in Sav Ailesi İçindeki Örnek Davranışları 1 Peygamberimiz Hz. Muhammed’in Sav Ailesi İçindeki Örnek Davranışları 2 Sağlıklı Bir Aile İçin Gerekli Şartlar, Özellikleri Uluslararası Aile Günü, Aile Haftası İle İlgili Şiirler Aile, Milletin Temel Birimi Ailede Deprem Ailede Mutluluk Ailede Şiddet Aileler Günü Ailem Aileme Ailemi Çok Özlüyorum Ailemi Seviyorum Ailemiz 1 Ailemiz 2 Ailenin Anlamı Aileye Önem Ver Akşam Sofrasında Benim Ailem Biz Bir Aileyiz 1 Biz Bir Aileyiz 2 Çekirdek Aileyi Yok Etmiş Çekirge Dostlar Düğününüz Hayırlı Olsun Kocaman Bir Aileyiz Hepimiz Koruyun Aileyi 1 Koruyun Aileyi 2 Mutlu Aile Ortamı Bu Olsa Gerek Kaynak Biraz bizden, biraz sizden, biraz kitaplardan, biraz internetten derlenerek hazırlanmıştır... "BELİRLİ GÜN VE HAFTALAR İLE İLGİLİ TÜM BELGELER "SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN >>>TIKLAYIN>>TIKLAYINYorumu şahane bir site burayı sevdimm ->Yazan Buse. Er 8. **Yorum** ->Yorumu SIZIN SAYENIZDE YÜKSEK BIR NOT ALDIM SIZE TESSEKÜR EDIYORUM... ->Yazan sıla 7. **Yorum** ->Yorumu valla bu site çok süper .Bu siteyi kuran herkimse Allah razi olsun tüm ödevlerimi bu siteden mugladan sevgiler.... ->Yazan kara48500.. 6. **Yorum** ->Yorumu çok güzel bir site. kurucularına çok teşekkür ederim başarılarınızın devamını dilerim. ->Yazan Tuncay. 5. **Yorum** ->Yorumu ilk defa böyle bi site buldum gerçekten çok beğendim yapanların eline sağlık. ->Yazan efe . 4. **Yorum** ->Yorumu ya valla çok güzel bisi yapmışınız. Çok yararlı şeyler bunlar çok sagolun ->Yazan rabia.. 3. **Yorum** ->Yorumu Çok ii bilgiler var teşekkür ederim. Çok süper... Ya bu siteyi kurandan Allah razı olsun ..... süperrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr. Çok iyiydi. isime yaradı. Her kimse bu sayfayı kurduğu için teşekkür ederim ->Yazan pınar.. 2. **Yorum** ->Yorumu çok güzel site canım ben hep her konuda bu siteyi kullanıyorum özellikle kullanıcı olmak zorunlu değil ve indirmek gerekmiyor ->Yazan ESRA.. 1. **Yorum** ->Yorumu Burada muhteşem bilgiler var hepsi birbirinden güzel size de tavsiyeederim. ->Yazan Hasan Öğüt. >>>YORUM YAZ<<<
Hz. İbrahim İle İlgili Kıssalar Hz İbrahim misafirleri çok severdi. Evine misafir çağırmaktan,onlara ikramda bulunmaktan lezzet alırdı Yolculara karşı da iyi davranırdı. Onları evine davet eder, yiyecek-içecek verir, yatacak yer gösterirdi. Her sabah. Evinin yanındaki yolun kenarında durur ve yoldan geçecek yolcuları görür görmez de, ikramda bulunmak için evine davet insanları memnun ve rahat ettirmek onu mutlu ederdi. Bir günü sofrasında bir misafir olmadan geçtiğinde rahatsız olur, evinde bir yolcu ağırlamamışsa yemeğe kendisi de ara, yoldan üç gün boyunca hiçbir yolcu geçmedi. Bu durum haliyle Hz. İbrahim”i üzdü. Ama bıkmadan usanmadan yola çıkıp ümitle beklemeye devam etti. Ufuğa gözlerini kısarak bakıyor, bir yolcunun gelmesini istiyordu. Üç gün geçmiş ama hiçbir yolcu sabah, deve üzerinde yaşlı bir adam göründü yolda. Hz. İbrahim çok sevindi hemen yaşlı adamı yemeğe evine davet etti. Adam bu daveti kabul etti. Evde yemeğe oturduklarında Hz. İbrahim yemeğe başlamadan önce “Bismillah” dedi, ama yaşlı adam hiçbir şey demeden yemeye başladı. Hz. İbrahim sordu“Neden besmeleyle başlamadın? Bize bu yiyecekleri hediye eden rabbimiz hem Rahman, hem de Rahim değil mi? Sunduğu bu rızkı yemeye başlamadan önce Onun ismini anmak doğru olmaz mı? Yaşlı adamın cevabı “Benim dinimde böyle bir adet yok” şeklinde oldu. “Hangi dindensin sen?” “Mecusiyim.” Adam ateşe tapılan bir dine İbrahim buna çok kızdı ve adamı evinden adam oradan uzaklaşırken. Hz. Cebrail, Hz. İbrahim”e geldi. Bir mesaj getirmişti. Ona, Allah”ın kendisine inanmayan bu adamı 70 senedir rızıklandırdığını, ama onun, yani Hz. İbrahim”in bir öğün yemek bile tahammül edemediğini bildirdi. Hz. İbrahim hatasını anlamıştı. Hemen ihtiyarın arkasından koştu, yetişti ve evine yemeğe devam etmek üzere dönmeye ikna etti. Başa dön tuşu
“Aile” sözcüğü, Arapça bir kavram olup, etimolojik olarak kök anlamı, “Karşılıklı birbirine muhtaç olan, birbirine dayanan ve güvenen bir topluluk“ şeklindedir. Toplumların geleceğini inşa etmede, ailenin rolü büyük önem arz etmektedir. Dayanışma, yardımlaşma, ilgi, fedakârlık prensipleri üzerine inşa olunan bir aile, temelleri sağlam, geleceği olan örnek bir ailedir. Ailenin iki temel sütünü vardır. Bunlar, Anne-babalardır. Anne-baba, aynı zamanda biri yekdiğerinin eşi durumundadır. Her bir eşin fonksiyonu, sorumluluğu, yapısı, yaratılış fıtratı farklı farklıdır. Herkes kendi rolünü oynar. Görevler farklıdır Giydiğimiz ayakkabı çiftlerinin her biri, yekdiğerinin eşidir. Sağ ayağımıza giydiğimiz ayakkabı, sol ayağımıza giydiğimiz ayakkabının eşidir. Sağ ayakkabı, sağ ayak ve sol ayakkabı, sol ayak içindir. Tersine bir davranış hem ayaklar hem de ayakkabılar için bir zülümdür. Aileyi oluşturan eşler de bulundukları pozisyonda kalarak fıtrata uygun bir hayatı inşa etmeleri en uygun yoldur. Erkeğin, erkek olarak, kadının da kadın olarak rolünü icra etmesi fıtratın gereğidir. Erkek, erkek olarak güzeldir. Kadın da kadın olarak… Karşı cinse benzemeye çalışmak, sağ ayakkabıyı sol ayağa, sol ayakkabıyı sağ ayağa giydirmeğe benzer ki, bu çelişkili durum her iki tarafa da haksızlık olur ve yaratılış fıtratına aykırıdır. Meyve verir Aile suya, karı-koca da suyun elementleri olan oksijen ve hidrojene benzetilir. Oksijen ve hidrojen ayrıştığında, suyun varlığı sona erdiği gibi yanıcı ve yakıcı özelliği olan bu elementler, fonksiyonlarını icra ederken, “yanma” ve “yakma” özellikleriyle sadece kendilerine değil, yakın ve uzak çevrelerine ve sonuçta bütün bir insanlığa, telafisi zor zararlara ve tahribatlara yol açarlar. Bu iki element uyum ve dayanışma içinde, yaratılış fıtratına uygun tarzda kendi rollerini oynarlarsa, “ab-ı hayat” demek olan hayat suyunu oluşturup, tüm canlı organizmalara hayatiyet kazandırır. Aileler de böyledir. Karı-koca birlikte, uyum, dayanışma ve sorumluluk bilinciyle bir hayatı inşa ederlerse, bu dünya hayatını adeta cennete dönüştürürler. Böyle bir aile ortamı içinde büyüyen çocuklar da “Dünya hayatının ziyneti” hükmünde birer meyve oluverirler. Bu meyve tatlı olmalı ve insanlık ailesinin bu meyveye çok ihtiyacı var. Böylesi aileler toplumun örnek aileleridir. Böyle ailelerden oluşan toplumlar da örnek toplumlar olarak, mutlu ve müreffeh bir hayatı yaşamanın hazzını yaşadıkları gibi büyük bir onur da ortaya koyarlar. Aksine, eşler ayrılınca ortada aile diye bir şey kalmaz. Suyun hidrojen ve oksijen elementleri gibi, ortada kalan çocuklar da yanıcı ve yakıcı özellikleriyle kontrol edilmezlerse toplumun başına büyük bir bela olurlar. Çünkü toplumun kaynağı ailedir. Bu kaynak kurursa, insanlık da kurur, bu kaynak bulanırsa toplumlar da bulanır ve çözülme kaçınılmaz hale gelir. Toplumun kurtuluşu bu kaynağa bağlıdır. Bu kaynak yaşatılmalı. Bu kaynağa sahip çıkılmalıdır. Bu kaynak duru ve berrak olmalı. Geleceğimizi inşa ederken, temel kaynağımız hiç kuşkusuz ailedir. Varlığımız ve geleceğimiz bu kaynağa bağlıdır. Küçük evren Nasıl ki, hücreler insan anatomisini, damlalar okyanusları, tuğlalar binaları, aileler toplumları oluşturuyorsa, anne-baba ve çocuklar da aileyi oluşturur. Nasıl ki bedenin sağlığı hücrenin sağlığına, binanın sağlamlığı tuğlaların sağlamlığına ve okyanusun nezih-temiz ve sıhhatli oluşu onu oluşturan damlaların nezih ve temiz oluşuna bağlıysa, sağlıklı toplumlar ve sağlıklı aileler de sağlıklı bireylere bağlıdır. “Küçük evren” demek olan insanın yetişmesinde büyük emeği olan ve ailenin temel sütununu oluşturan annedir. Çocuğun terbiyesinde en stratejik görev anneye düşmektedir. Kültürümüzde yuvayı dişi kuş yapar söylemi çok yaygındır. Evi, derleyip toparlayan annedir. Anne hem evi fiziki olarak derleyip toplar, hem de evde huzur kaynağı olarak ruhları derler toparlar. Birlikte atan yürekler böylece aileyi oluşturur. Ruhların her biri bir yere dağılmışsa ona aile demek mümkün değildir. Aile içinde birlikte sofraya oturmak, birlikte bir kitap okumak ya da birlikte bir aktivite yapmak ailenin birbirine bağlı kalmasında önemlidir. Modern hayat içinde kimisi televizyon dizilerine kapanır, kimisi tabletini, kimisi telefonunu alıp bir köşeye çekilirse ailenin ruh çatısı çökmüş olur. Ailenin reisi Annenin yeri çok özel ve farklıdır. Sağlıklı bireylerin yetişmesinde anneden sonra babanın rolü önemlidir. Ailenin reisi konumunda olan babalardır. Fıtraten buna uygun olan babadır. Babalar, ailenin temel sütunudur. Aileyi ayakta tutan hem maddi geçimini sağlayan hem de aile bireylerinin iç donanımlarının ihtiyaç duyduğu gereksinimleri yerine getirme sorumluluğu ile hareket eden, eşine ve çocuklarına örnek olan ve bütün bunları yaparken, bundan haz duyan, işini yaparken işini yaşayan, şikâyet etmeden şükreden, şükrün ve hamdın gölgesinde hayatını inşa eden müstesna şahsiyetlerdir. Babalar, yüklendikleri yükün altında ezilmezler. Zira babalık yükünü taşımaktan onur duyarlar. Bu onurla, insanlık camiasına katkı yaptıklarının bilincindedirler. İyi insan yetiştirmenin hazzını duyarlar. F. Yılmaz Yüceler, “Başarının Kilometre Taşları” adlı eserinde, babanın önemini çocukla olan iletişimi bağlamında şu şekilde açıklar. “Çocuklar babaları hakkında ne düşünür? 6 yaşında Babam her şeyi biliyor. 10 yaşında Babam her şeyi biliyor. 15 yaşında Ben de babam kadar biliyorum. 20 yaşında Şu muhakkak ki, babamın öyle pek fazla bir şey bildiği yok. 30 yaşında Bir kere de babamın fikrini sorsam, fena olmayacak. 40 yaşında Ne de olsa babam bazı şeyleri biliyor. 50 yaşında Babam her şeyi biliyor. 60 yaşında Ahh! Babam hayatta olsaydı da kendisine bir danışabilseydim.” Prof. Dr. Şemsettin Dursun/ Benzer Yazılar Saygıdeğer eşim
aile hayatı ile ilgili kıssalar