ahlaki yozlaşma ile ilgili ayet ve hadisler

İslamın sosyal hayatla ilgili bazı temel ilkelerini ayet ve hadislerle açıklar. EYLÜL EKİM 4. Hafta: 27 Eylül - 1 Ekim 2.3. Hak ve Adaleti Gözetme 2.4. Kardeşlik Ahlaki Yozlaşma 5. Sosyal hayatı olumsuz etkileyen unsurları fark eder. 6. Hafta: 11-15 Ekim 3.2. Yalan ve Hile Hukuk ile ahlak arasındaki ilişkiyi analiz eder PeygamberEfendimizin (s.a.v.) güzel ahlakı ile ilgili ayet ve hadisleri araştırarak sınıfta arkadaşlarınızla paylaşınız. Cevap: Peygamber, müminler için kendi nefislerinden daha evladır ve onun zevceleri de onların anneleridir (Ahzab Suresi, 6) Tasavvufundayanağı; Kur’an-ı Kerim ile Hadisi Şerifler ve İmam-ı Ali (r.a.) gibi büyük sahabilerin kelemlarından tedvin edilmiştir. Bu feyiz kaynakları, ümmetin büyüklerine verdiği bir neşve sayesinde İslam Tasavvufu meydana gelmiş, bu sayede Mesnevi ve Mektubat-ı Rabbani gibi hikmet dolu kitablar yazılmıştır. Ayetve Hadislerle İslam Ahlakı (İdris Tüzün) Araştırma - İnceleme TEKNİK BİLGİLER YAZAR İDRİS TÜZÜN STOK KODU 04 01 01 12 KISA KODU SB0012 BARKOD 9786058762596 KAĞIT CİNSİ KÜLTÜREL KİTAPLAR EN / BOY 13,5 X 19,5 A Risale-i Nur İle İlgili Risale-i Nur İle İlgili; İçinde bulunduğumuz zaman diliminde çok ciddi AhlakiYozlaşma Nedir? “Kişinin mâlâyânî şeyleri terk etmesi, İslam’ın güzelliğinden ileri gelir.” (Mâlâyânî: Boş ve faydasız iş) (Muvatta, Hüsnü’lHulk, 3) Ahlak, huy ve karakter anlamına gelmektedir. Kavram olarak ahlak, insanın isteyerek ve kötülüklerden uzak durarak iyi bir davranış yapmasıdır. Yozlaşma ise bozulma ve kötüleşme anlamına gelir. Site De Rencontre A La Campagne Gratuit. “Hadislerle Hz. Peygamber”, Resûlullah’ın as yüce ahlakından bir demet sunmak amacıyla Doç. Dr. Mustafa Karataş tarafından sahih hadis kaynaklarından seçilerek hazırlanmıştır. Bu bilgiler Resûlullah’ı as çok daha yakından tanımaya ve O’nun ahlakıyla ahlaklanmaya yardımcı olacaktır. 1. Resûlullah’ın as Şemaili Yüce bir ahlak üzere olan Peygamber, buhranlar ve vahşet içerisinde kıvranan insanlığa kendi ifadesiyle güzel ahlakı tamamlamak için gönderilmişti. O, örnek davranışlarıyla vahşi bir dünyadan medeni bir dünya kurmuş, zulüm ve ahlaksızlıklarla dolu bir toplumdan “asr-ı saadet”e damgasını vuran altın nesiller yetiştirmiştir. O’nun sireti gibi sûreti de güzeldir. Sünen-i Tirmizî’nin “Menâkıb” bölümünün 19. bahsinde yer alan bilgilere göre, Hz. Ali ra Sevgili Peygamberimizin şemâilini söyle anlatmaktadır Resûlullah sav ne son derece uzun ne de son derece kısaydı, O orta boyluydu. Saçları, tam düz olmayıp, biraz kıvrımlıydı. Şişman olmadığı gibi yüzü tamamen yuvarlak da değildi, ve rengi kırmızıya çalan beyazdı. Gözleri kara, kirpikleri uzundu. Mafsal kemikleri ve omuzlarının arası iriydi. Avuçları ve ayakları dolgundu. Yürüdüğü vakit, yamaçta yürüyormuş gibi sert adımlar atardı. Bir tarafa döndüğünde bütün vücuduyla dönerdi. İki omuzu arasında Peygamberlik mührü vardı; zira O, peygamberlerin sonuncusuydu. Gönlü cömert ve aksanı en düzgün kişiydi. Gayet yumuşak tabiatlı, muaşereti de soylu idi. Ansızın gören O’ndan çekinir, fakat tanıdıkça O’nu daha çok severdi. Kendisini tanımlayan kimse, “ Ne O’ndan önce ne de O’ndan sonra asla bir benzerini görmedim.” derdi. Şüphesiz bizlerin ve günümüz insanının O’ndan öğreneceği çok yüce ahlaki değerler bulunmaktadır. 2. Temizlik Allah Resûlü, temizlik ve sağlığa son derece önem verirdi. “ Temizlik imanın yarısıdır.” buyurur, temiz olmayanlarla konuşmak bile istemezdi. Yamalıklı elbise giyer ancak kirli ve yırtık elbise asla giymezdi. Bir gün kendisine eli yüzü kirli, tırnakları uzamış biri gelip ahirete ve gayba ait sorular sorduğunda, ona, önce git şu tırnaklarını kes, sonra gel sorunu sor buyurmuştu. Sevgili Peygamberimiz, kendisine gelen ziyaretçilerin huzuruna çıkmadan önce saçlarını tarar, aynaya bakardı. Hatta bir gün ayna bulamayınca su dolu bir tasa bakmış saçlarını öyle düzeltmişti. Yemeklerden sonra hemen ellerini ve ağzını yıkar, dişlerini fırçalardı. Diğer insanlara da ısrarla dış temizliğini tavsiye ederdi. Bu konuda Sahih-i Buharî adlı eserin “Savm” bölümünün 27. bahsinde şöyle anlatılmaktadır Ebû Hüreyre ra Resûlullah’ın as şöyle buyurduğunu haber vermektedir “ Şayet ümmetime zor geleceğinden endişe etmeseydim, her abdest alışlarında onlara misvak kullanmalarını/dişlerini fırçalamalarını emrederdim.” 3. Nezaket Allah Resûlü as, hizmetindekilere asla kızmazdı. Ayrıca Hanımlarına ve çocuklarına karşı da gayet kibar ve nazikti; onlara hiçbir zaman bir tokat bile vurmamıştır. Sevgili Peygamberimizin yanında olan bir kimse O’nun yanında olmaktan pişman olmamış aksine mutlu olmuştur. Bu konuda Sünen-i Ebî Davud’un “Edeb” bölümünün 1. bahsinde şöyle zikredilmektedir Enes b. Malik ra anlatmaktadır “ Resûlullah as, insanların en güzel huylusu idi. Bir gün beni ihtiyaçtan ötürü bir yere göndermişti. Ben de aslında O’nun emrettiği yere gitmeye niyetli olduğum halde çocukluk hali, gitmeyeceğim’ diyerek evden çıktım. Sokakta oynayan çocukların yanına gittim. Tam o sırada Resûlullah as arkamdan ensemi tuttu. Dönüp baktığımda bana gülümseyerek, Ey Enescik söylediğim yere gittin mi?’ dedi. Bunun üzerine ben de, Evet Ya Resûlallah! şimdi gidiyorum’ dedim.” Enes sözlerine söyle devam etmektedir “ Allah’a yemin olsun ki, Resûlullah’a as dokuz sene başka bir rivayette on sene hizmet ettim, bu süre zarfında yaptığım bir işten dolayı bir gün olsun bana neden böyle yaptın?’ veya yapmadığım bir işten dolayı da neden böyle yapmadın?’ diye sormamıştır.” 4. Çocuk Sevgisi Allah Resûlü çok merhametliydi, O bu duygusunu “ Merhamet etmeyene merhamet edilmez.” sözüyle ifade etmiştir. Sevgili Peygamberimiz çocukların ağlamasına hiç dayanamazdı. Bir gün mescidde namaz kıldırırken bir çocuğun ağlaması üzerine annesi sıkıntı çekmesin diye namazı daha erken bitirmişti. Torunlarını da çok severdi. Namaz da bile çocukların mesciddeki davranışlarına kızmaz, aksine onların gönlünü yapardı. Onları öper, başlarını okşar, hatta bazen onlarla oynardı. Bu konuyla ilgili olarak Sahih-i Buharî’nin “Buyû” bölümünün 49. bahsinde şöyle zikredilmektedir Ebû Hureyre ra anlatıyor “ Resûlullah as, bir gün evinden çıkarak benimle birlikte Benû Kaynuka çarşısına gelinceye kadar hiç konuşmadan yürüdü. Sonra oradan da Hz. Fatıma’nın ra evinin önüne geldi ve Küçük! Orada mısın, küçük! Orada mısın?’ diyerek, torunu Hasan’ı çağırdı. Hz. Fatıma ra çocuğu hemen göndermemişti. Sanırım o arada çocuğun üzerini giydirmiş, yahut banyo yaptırmıştı. Sonra çocuk koşarak geldi. Resûlullah as torunu Hasan’ı kucakladı, öptü, okşadı ve sonra Allah’ım sen bu çocuğu sev, bunu seveni de sev!’ diye dua buyurdu.” 5. Cömertlik Allah Resûlü as, son derece cömertti. Kendisinden bir şey isteyeni asla boş çevirmezdi. Bu konuda Sevgili Peygamberimizin hayatında bir çok örnek bulunmaktadır. Sünen-i İbn Mâce’nin, “Libâs” bölümünün 1. bahsinde şöyle zikredilmektedir Sehl b. Sa’d es-Sâidî anlatıyor “ Bir kadın Resûlullah’a as bir hırka getirmişti. Allah Resûlü, Bu kadifeden hırka da nedir?’ diye sordu. Kadın Ya Resûlallah! Sizin giymeniz için onu kendi ellerimle dokudum buyurun.’ dedi. Esasen Resûlullah Efendimizin böyle bir hırkaya ihtiyacı da vardı, onu aldı. Ardından o hırkayı giyinmiş olarak namaz kılmak için mescide çıktı. Adamın biri Yâ Resûlallah! Bu giymiş olduğunuz hırka ne kadar da güzel!’ diye seslendi. Allah Resûlü as; Evet öyledir.’ buyurdu. Odasına girdiğinde hırkayı katlayıp o adama gönderdi. Orada bulunan insanlar adama çıkışarak, Vallahi, sen iyi bir şey yapmadın. Resûlullah’ın as bu hırkaya ihtiyacı vardı. Allah Resûlü’nün kendisinden bir şey isteyen kişiyi boş çevirmediğini sen de biliyorsun.’ dediler. Bunun üzerine adam şöyle dedi Allah’a yemin olsun ki, ben bunu sadece giymek için almadım, kefenim olsun diye aldım.’ Sehl diyor ki O zat öldüğü gün, o elbise kendisine kefen olmuştu.’ ” DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZHadislerle Hz. Peygamberin Ahlakı – IHadislerle Hz. Peygamberin Ahlakı – IIHadislerle Hz. Peygamberin Ahlakı – IIIHadislerle Hz. Peygamberin Ahlakı – IVHadislerle Hz. Peygamberin Ahlakı – VHadislerle Hz. Peygamberin Ahlakı – VI Anasayfa Galeri İslam Hadis ve ayetler ışığında İslam'da kul hakkı Müslümanlar olarak, elinden ve dilinden başkalarının zarar görmemesi bilincinde olmak ve uymamız gereken ahlaki kuralları benimsemek boynumuzun borcu. Özellikle bu kurallardan biri olan kul hakkına büyük ölçüde dikkat etmemiz gerekiyor. Nitekim bilerek veya bilmeyerek başkalarının hakkını üzerine geçiren kişi o hakkı dünyada ödemeli ve helallik alarak kendisini kurtarmaya çalışmalıdır. Kur'an-ı Kerim'de "Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı kötülük işlerse, onu görür." buyuran Allahu Teala, insanların mutlaka yaptıklarının karşılığını göreceğini bildirmiştir. Peki, kul hakkı nedir? Kul hakkı nasıl ödenir? Kul hakkıyla ilgili ayet ve hadisler nelerdir? Giriş Tarihi 0924 Güncelleme Tarihi 1704 1 16 KUL HAKKININ ÖNEMİ NEDİR? 📌 Hz. Peygamber üzerinde kul hakkı bulunan kişilerin, hak sahibi olan mazlumlardan helallik almalarını öğütlemiştir. Bunun yapılmaması durumunda hesap gününde haksızlık yapan kişinin salih amellerinin, haksızlığı ölçüsünde alınarak hak sahibine verileceğini, eğer verilecek salih amel bulunamazsa o zaman da mazlumun günahlarının zâlime yükleneceğini belirtir. Buhârî, Mezâlim, 10 📌 Yine Peygamberimiz imkânı olduğu halde zamanı gelmiş bir borcu ödemeyenlerin kul hakkını ihlal ettiğini şöyle ifade eder "Ödeme gücü olan zengin kişinin, ödemeyi ertelemesi zulümdür." Buhârî, Havâle, 1 2 16 KUL HAKKI NASIL ÖDENİR? 📌 Görüldüğü üzere kul hakkı, kişinin cennet ya da cehenneme gidişinde önemli ölçüde belirleyici bir rol oynamaktadır. Allah'ın huzuruna kul hakkı ile çıkmanın, çok ağır bir vebâli vardır. Çünkü böyle bir günahın Allah tarafından bağışlanması, hak sahibinin affetmesi şartına bağlanmıştır. Hak sahibi, hakkını almadıkça veya bu hakkından vazgeçmedikçe, Allah kul hakkı yiyenin bu günahını affetmemektedir. 📌 Çünkü ilâhî adalet, bunu gerektirir. Veda hutbesinde Resûlullah "Ey insanlar, sizin canlarınız, mallarınız, ırz ve namuslarınız, Rabbinize kavuşuncaya kadar birbirinize haramdır dokunulmazdır." buyurmuştur. Buhârî, Hacc, 132 3 16 📌 Buna göre, gasp, hırsızlık veya izinsiz alma gibi yollarla elde edilen haram para veya mal, sahipleri biliniyor ise kendilerine yahut mirasçılarına, bilinmiyor ise fakirlere veya hayır kurumlarına onların namına sadaka olarak verilmelidir. Ayrıca, yapılan bu kusurlardan dolayı da Allah'tan af ve mağfiret dilenmelidir. 📌 Mal ya da darp gibi şeylerle ilgili olmayan gıybet, bühtan gibi hak ihlallerinde en doğrusu, hak sahibine durumu anlatıp helalleşmek olmakla beraber, her zaman bu şartı yerine getirmek mümkün olmadığından ya da insanlar bundan çekindiklerinden, kendi adına tövbe edip, hak sahibi namına da istiğfar etmek, dua etmek ya da hayır hasenat yaparak sevabını ona bağışlamak, bu tür hak ihlallerine kefaret olur. İbn Teymiyye, el-Fetâva'l-Kübrâ, I, 113 4 16 📌 Bir hadiste Allah'ın huzurunda hesabı sorulacak olan günahlar affedilebilecek olanlar, affedilemeyecek olanlar ve affedilmesi şarta bağlı olanlar şeklinde üçe ayrılmıştır. Birincisinin kulun Allah'a karşı işlemiş olduğu günahlar, ikincisinin inkârcılık, üçüncüsünün de kul haklarından doğan günahlar olduğu bildirilmiş Müsned, VI, 240, başka bir hadiste de üzerinde kul hakkı bulunan kimsenin hiçbir maddî bedelin geçerli olmayacağı kıyamet gününden önce hak sahibiyle helâlleşmesi istenmiştir. Buhârî, "Meẓâlim", 10; "Rikak", 48 📌 İslâm âlimleri, bu tür hadislere dayanarak Allah katında kul haklarıyla ilgili tövbelerin kabul edilip günahların bağışlanabilmesi için bu hakların sahiplerine ödenmesi veya onların rızalarının alınması gerektiğini bildirmişlerdir. 5 16 📌 "Sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki Maldan harcadığınız şey, ebeveyn, yakınlar, yetimler, fakirler ve yolcular için olmalıdır. Şüphesiz Allah yapacağınız her hayrı bilir." Bakara Suresi; 215 Ahlâk kelime anlamı olarak huy, mizaç ve karakter demektir. Kavram olarak ise insanın bir amaca yönelik kendi arzusuyla iyi davranışlarda bulunup kötülüklerden uzak durmasıdır. Ahlâk insan hayatının tamamını ahlâkı, Kur’an ve sünnetin ortaya koyduğu hayat tarzıdır. İslâm, güzel ahlâktır. Ahlâkî değerler, insanı insan ve iyi Müslüman yapan en önemli özellikler arasındadır. Ahlâkın önemini ayet ve hadisler ortaya koymaktadır. Yüce Allah “Ve Sen Rasûlüm; büyük bir ahlâk üzerindesin” Kalem, 68/4 diye övdüğü önderimiz Hz. Peygamber şöyle buyuruyor.“Ben ancak ahlâkın güzelliklerini tamamlamak için gönderildim.” 1 Bir başka hadis-i şerifte Peygamberimiz, “İnsanlara, güzel ahlâkla muâmele et.”2 buyurur. Bu ayet ve hadislerden ahlâkın önemi anlaşılmaktadır. Netice itibarıyla ahlak, insanların bir takım davranışları olmakla beraber, nerede nasıl davranılması veya davranılmaması gerektiğini bildiren kurallar manzumesidir. Bu kurallara uygun hareket etmekle insanlar şahsî ve sosyal hayatta huzur ve mutluluğa ererler. Yozlaşma ise bozulma ve kötüleşme demektir. Yani, ahlâkî yozlaşma kavramı ahlâkın kaybolması, kötüleşmesi ve bozulması anlamlarına gelir. Toplumlarda yaşanan bu yozlaşma toplumda bazı kötü alışkanlıkların artmasına neden olur. Günümüzde çok ciddi anlamda bir ahlâk erozyonu ve ahlâkî yozlaşma yaşanmaktadır. Televizyonlar, gazeteler, dergiler, filmler, özellikle internet adeta birer ahlâk tahripçisi haline dönüştürülmüştür. Yaygın iletişim araçları, kontrollü ve olumlu manada kullanılmadığından, günümüz insanının ahlâkını sürekli tahrip etmektedir. Günümüzdeki ahlâkî yozlaşmanın pek çok nedenleri vardır. İletişim araçlarının ve sosyal medyanın amacının dışında faydasız, boş ve kötü şekilde kullanılması ahlâkî yozlaşmanın nedenlerinden biridir. Dinî değerlere ters düşen, müstehcen içerikli televizyon programları, magazin programları, dizi filmler ve internet siteleri plajlar ahlâkî yozlaşmaya neden olmaktadır. Gününümüzde ahlâkî yozlaşma, ahlâkî çöküntü had safhaya ulaştı. Ahlâktan çok ahlâksızlığın ön plana çıktığı yaşayış tarzları gündemi meşgul ediyor. Günümüzde modernlik, çağdaşlık, özgürlük ve cesaret söylemleriyle ahlâksızlık normalmiş gibi gösterilmeye çalışılıyor. Ahlâkî yozlaşmanın temelinde insan iradesinin iyi ve doğruyu seçmek yerine nefsine boyun eğmesi ve zamanla onun sınırsız arzularının esiri durumuna düşmesi yatmaktadır. Allah Teâlâ’nın rızasını gözeterek yaşamak yerine sınırsız haz isteği gasp, cinayet, yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet, haksızlık, şiddet, edepsizlik, uyuşturucu ve fuhuş gibi Allah’ın haram kıldığı davranışlara sürükler. Bireyin ve sosyal hayatın huzurunu bozan bu olumsuz davranışlar ancak Allah’a tam bir bağlılık ve ahlâkî ilkelerin hayatın merkezine alınmasıyla aşılabilir. İslâm dini; insan hayatına anlam kazandıran, birey ve toplumun dünya ve ahiret mutluluğunu amaç edinen ilahi kurallar bütünüdür. İslâm dininin temel kaynaklarından doğru biçimde öğrenilmesi sağlam ve güvenilir bir toplum inşası için büyük önem taşır. Dünya ve ahiret mutluluğunu elde etmek; İslam’ın inanç, ibadet, ahlak ve toplum hayatını ilgilendiren esaslarını bir bütün olarak öğrenip buna uygun bir hayat sürmeye bağlıdır. Yaşadığımız hayat içerisinde gençliğinin en önemli problemi ahlâkî çöküntüdür. Genel anlamda, ahlâkî bozulmaların temelinde dünyevîleşme olgusu son derece önemlidir. Dünyevîleşme, kendini dünyanın çekiciliğine kaptırma, ona esir haline gelme anlamına gelir. Günümüz insanının geçimden, zevk ve eğlenceden başka bir endişesi yoktur. Dünyaya aşırı düşkünlük gün geçtikçe artmakta, insan zevk peşinde koşmaya başlamakta ve sadece tatmin arayışına girmektedir. Dolayısıyla günümüz insanı, nefsini tatmin için her türlü yola başvurmaktadır. Gençler, dinî duyarlılık kazanmamış iseler, ahlâkî konularda sorunları olur. İçki, kumar, uyuşturucu fuhuş, hırsızlık, kapkaç gibi kötü alışkanlıklar edinebilirler. Tolstoy şöyle diyor Ahlâk kurallarını çiğnemeyin. Zira öcünü çabuk alır. Ahlâk bir defa bozulmaya yüz tuttumu toplumda bir çatışma ve şiddet zuhur eder ve huzur, güven kalmaz. Dinî etkinin zayıflaması, ahlâkî çöküntüye ve çeşitli sorunlara sebep olmaktadır. Dinî değerlerimize uygun davranışlar sergileyemeyen kimseler için; her arzu ve tutku, her türlü ideoloji, cinsellik, moda, gösteriş, aşırı tüketim, eğlence, alkol, uyuşturucu ya da bir takım sapık inanç Ateizm, deizm ve nihilizm gibi din karşıtı akımlar ve düşünceler gençlerimizin hayatını bütünüyle kuşatmaktadır. Ne yazık ki bugün, nefislerin şımartıldığı, iştahların kabartıldığı, şehvetlerin kamçılandığı, doyumsuzluğun arttığı, hızın ve hazzın olabildiğince yaygınlaştığı bir zaman diliminde yaşıyoruz. Bunun içindir ki, çocuklarımızı, gençlerimizi, gelecek nesillerimizi hatta tüm insanlığı tehdit eden zararlı alışkanlıklar ve madde bağımlılıkları maalesef gün geçtikçe yaygınlaşıyor. Taklit, özenti, arkadaş, çevre, merak, kişilik ve irade zafiyeti gibi sebeplerle nesiller, bu kötülüklere kolayca müptela olabiliyorlar. Tutku ve bağımlılıklar saymakla bitmez. Sigara, alkol, uyuşturucu, kumar ve teknoloji bağımlılığı, bugün, insanlığı kuşatan belli başlı zararlı alışkanlıklar arasındadır. İslâm dinî, nefsin ve neslin korunmasını aile ile onu da evlilik kurumuyla temin etmektedir. Dinimizde gayr-i meşru ve nikâhsız beraberlikler çirkin görülüp yasaklanmış, evlilik teşvik edilmiştir. Evlilik dışı ilşki kesin olarak yasaktır. İslâm’ın yasak ettiği haramlardan olan zinâ, büyük günahlardan biridir. Rabbimiz Allah zinâya yaklaşılmamasını emrediyor “Zinâya yaklaşmayın, çünkü o bir hayâsızlıktır ve çok kötü bir yoldur.” İsrâ, 17/32 Zinânın fert, aile ve toplum için zararları çoktur. İslâm'ın hiç tasvip etmediği bir davranış biçimidir. İslâm’da neslin korunması için zinâ haram olduğu gibi, haram kılınan bir cinsel eylem de homoseksüellik, lezbiyenliktir. Haram olan erkek veya kadının kendi cinsinden birisi ile ilişi kurması homoseksüellik, lezbiyenlik vb. bir sapıklıktır ve yasaktır. Yaratılış gayesine, fıtrî ve tabii temayüllere aykırıdır. Ahlâkî çöküntünün ve çürümüşlüğün bir tezahürüdür. Gençler iffetlerini korumaları için, cinsel uyarı içeren Tv programı, sinema filmi, internet gezintileri, gazete, dergi, resim ve benzeri şeylerden uzak durmalıdır. Çünkü cinsellikle imtihan, imtihanların en çetinidir. Bu açıdan dikkat etmeli, cinsel duyguyu tahrik eden ortamlardan kaçınılmalıdır. Son yıllarda film ve dizilerde evlilik dışı ilişkiler, nikâhsız birliktelikler normalmiş gibi gösterilerek, bu tür gayr-i ahlâkî ilişkiler toplumda özendirilmektedir. Genç yaşta bekâr insanların çokluğu, düzen ve çevrenin haramları süsleyip kolaylaştırması ile birleşince, çeşitli ahlâksızlıkların yayılmasına, maddî ve mânevî nice hastalıkların, sorunların artmasına yol açıyor. Evlilik yaşının ilerlemesinin flört tarzı ilişkilerin önünü açmakta ve fuhuşa neden olabiliyor. Flört, dinimizin ahlâk anlayışına uymaz. Flört, nikâhsız beraber olmanın, gezip tozmanın, eğlenmenin çağdaş ismidir. Geç evlilik ahlâkî yozlaşmaya kapı aralıyor. Bu sebeple evliliği geçiktirmek marifet değildir. Marifet evliliği gerçekleştirmektir. Dinimiz vakti gelince evlenmeyi teşvik, bekâr kalmamayı tavsiye etmiştir. Çeşitli sebeplerle evlenmeyenlere yardım etmek gerekir. İnsan hayatında çok etkili bir güce sahip olan cinsel arzu kontrol altına alınmadığı, başıboş bırakıldığı takdirde doymak bilmeyen bir açgözlülüğe ve fıtrata aykırı sapkınlıklara yol açabilmektedir. Hz. Peygamber gençleri zinâ ve fuhuştan korumak ve kurtarmak için onlara şu tavsiyede bulunmaktadır“Gençler, sizden gücü yeten evlensin. Çünkü evlenmek, gözü harama karşı korur, namusunu, iffetini muhafaza eder. Evlenmeye gücü yetmeyen de oruç tutsun, çünkü oruç şehveti kırar.” 3 İslâm dininde teşhircilik haramdır. Çünkü teşhircilik İslâm dininin haram kıldığı çıplaklığın özel bir şeklidir. İslâm bunun için işe hâin bakışların önüne geçerek başlıyor. Sonra hem kadını, hem erkeği, hem nesli, hem de fazileti korumak için erkeğe ve kadına tesettürü emrediyor. İslâm dini dünya ve ahiret saadeti için kurallar koymuştur. Tesettür de bu kurallardan birdir. Dolayısıyla kendimize, çocuklarımıza çok dikat etmeli ve her türlü kötülüklerden, ahlâsızlıklardan, günahlardan uzak durmalı ve güzel ahlâk sahibi olmalıyız. Güzel ahlâk, yalnızca insanın belli başlı bazı davranışlarını değil hayatının tamamını kapsar. İnsan hayatını şekillendirme konusunda özgür bir iradeye sahiptir. İyilik de yapabilir, kötülük de, bir başka ifadesiyle, topluma faydalı bir kişi de olabilir, zararlı da. İslâm’a göre iyi ve güzel olan her şey, birey ve toplum için yararlı ve gerekli olandır. Kötü ve çirkin olan şeyler zararlı ve kaçınılması gerekenlerdir. Ahlâkî kuralların bilinçli ya da bilinçsiz olarak ihlâli ise kişinin hem kendine hem ailesine hem de çevresine zarar vermektedir. Peygamberimiz şöyle duâ etmiştir “Allah’ım, bozgunculuktan, nifaktan ve kötü ahlâktan sana sığınırım.”4 Peygamberimiz duâlarında kötü ahlâktan Allah’a sığınmıştır. Yüce Allah iyiliklere ve güzel ahlâka, sonsuz adaleti ve merhameti gereği mükâfatlar ihsan etmiştir. Kötülere ve kötü ahlâk içinde mânevî ceza ve sıkıntılar yerleştirmiştir. Allah Teâlâ her kötülüğün içine mânevî cezalar yerleştirerek kötü ahlâk sahiplerini daha bu dünyada cezalandırır. Güzel ahlâkın insanlara faydası olduğu gibi kötü ahlâkın da ferde, aileye ve toplumapek çok zararları vardır. Yüce Allah şöyle buyurur“Kim iyi iş yaparsa faydası kendinedir, kim de kötülük yaparsa zararı yine kendinedir. Sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.” Casiye, 45/15 İyi işler yapanlar dünya ve âhirette onun faydasını görcek ve kötü işler yapanlar da onun zararını görecektir. Peygamberimiz de güzel ahlâkın faydaları ve kötü ahlâkın zararları hakında şöyle buyurur “Kıyâmet gününde mü’minlerin mizanında güzel ahlâktan daha ağır bir şey bulunmaz. Allah Teâlâ çirkin işler yapan kötü huylu ve kötü sözler söyleyen kimseyi sevmez.”5 “Ahlâksızlık bulunduğu şeyi çirkinleştirir; hayâ ise bulunduğu şeyi süsler.” 6 “Su buzu erittiği gibi; güzel ahlâk da günahları eritir yok eder; Sirke balı bozduğu gibi, kötü ahlâk da ameli bozar.”7 buyurur. Bu itibarla güzel ahlâk, günümzde çok büyük bir önem arz etmektedir. Güzel ahlâklı olmak, birey ve toplum için çok önemli bir özelliktir. Güzel davranışların toplumda yaygınlaşması, insanların bir arada barış, huzur ve güven içinde yaşamasına sebep olur ve insanlar arasında, sevgi, saygı ve dostluk bağları güçlenir. İman edip iyi işler yapanlar dünya ve âhirette ilâhî mükâfata nail oldukları gibi, inkâr edip isyan eden ve kötü işler yapanlar da dünya veya ahirette cezalandırılırlar. Herkes amelinin karşılığını görür. Sâffât, 37/39 Allah âdildir; O’nun mutlak adaleti de âhirette gerçekleşecek; bu da Allah’ın inançta, ahlâk ve yaşayışta doğru yolu izleyenleri ödüllendirirken bâtıl inançları, kötü huyları ve haksız davranışlarıyla yoldan çıkmış olanlara hak ettikleri cezayı vermesi sûretiyle olacaktır. İnsanların başına gelen üzücü olayların, kendi yaptıkları günahlar, haksızlıklar, ahlâksızlıklar, zulümler, kötülükler yüzünden de olabileceğini Rabbimiz Allah bildiriyor “İyilikler Al­lah’tan, kötülükler musibetler kendi günahlarınızdan olmakta.” Nisâ, 4/79 “Şüphesiz Allah, insanlara hiçbir şeyle zulmetmez, fakat in­sanlar kendi kendilerine zulmederler.” Yunus, 10/44 Allah onların sezme, anlama ve kavrama melekelerini ellerin­den aldığı için değil; onlar irâdelerini kötüye kullandıkları için hak yolundan ayrılmışlar, bâtılı tercih etmişler, kötlük, haksızlık, ahlâsızlık yapmışlar, dolayısıyla bu şekilde kendilerine zulmetmiş olurlar. Bundan dolayı Allah dilediği zaman dün­yada da cezasını verir. Bu sebeple İslâm ahlâkı iyi sayılan şeylerin yapılmasını, kötü sayılan şeylerden de kaçınılmasını istemektedir. Çünkü İslâm ahlâkına göre iyilik insanı huzur ve mutluluğa, kötülük ise zarara, üzüntü ve mutsuzluğa götürürmektedir. Siyasal Yozlaşma Siyasal yozlaşma, toplumsal çıkarlara ters düşme pahasına, toplumu oluşturan bütün bireylerin kişisel çıkar sağlamak amacıyİa her türlü yasal ve yasal olmayan kuralları ihlal etmesi olarak tanımlanmaktadır. Yukarıda yapılan tanımdan anlaşılacağı gibi, yozlaşma kavramı rüşvet, zimmet ve adam kayırmacılık gibi eylemlerin tümünü ifade etmek için kullanılmıştır. Bir ülkedeki siyasal yapı da toplumsal yozlaşmada önemli bir etken olabilir. Toplumun farklı kesimlerinin siyasi alanda kendini ifade edememesi, siyasetin dar bir kesimin elinde kalarak kişisel çıkarlara alet edilmesi, siyasal kayırmacılık, rüşvet yozlaşmaya sebep olmaktadır. Siyaset, insantopluluklarını yönetme sanatı’ demektir. Bu nedenle siyaset, toplum için, toplumsal hayat için olmazsa olmaz bir kurumdur. İslâm’a göre siyaset ahlâkı, siyasette güzel ahlâkî ilkelere riayet etmektir. İslâm’da siyaset ahlâkı; dürüst, adil, paylaşımcı, merhametli yönetim ve siyaset demektir. İslâm´ın ortaya koyduğu Allah´a kulluk şeklindeki varoluş amacı, siyasetin her yerinde ahlâkın var olması gerektiğini zorunlu kılmaktadır. İslâm, bütün insanların ahlâklı olmasını zorunlu gördüğü gibi, siyasetçinin de ahlâklı olmasını olmazsa olmaz bir gereklilik olarak değerlendirmektedir. Siyasetçiler, ahlâktan bağımsız olma şeklinde bir ayrıcalığa sahip değildirler. Kamusal bir görevi yerine getirmelerinden dolayı siyasetçilerin, ahlâklı olma yükümlülüklerini niteliksel olarak derin bir varoluşsal sorumluluk içinde davranmaları halinde yerine getirmeleri mümkündür. Genel olarak belli toplumsal alanlarda kendilerinden beklenen, talep edilen eylem ve davranışlar “ahlâk” kavramıyla karşılanırken beklenen ve talep edilenlerin dışındakiler “ahlâk dışı” olarak görülmektedir. Mesela siyaset alanında siyasi temsil görevine talip olanların halktan oy almak için verdikleri sözleri tutmamaları, kişisel menfaatleri doğrultusunda hareket etmeleri, kamu imkânlarını haksız ve hukuksuz yollarla bir tarafa aktarmaya çalışmaları siyasette “ahlâk” ve “etik” tartışmalarını gündeme getirmektedir. İslâm dininde her türlü yolsuzluk, hortumculuk, vurgunculuk, hırsızlık ve rüşvet haramdır. Bu da nas ile sabittir. Peygamber “Rüşvet veren ve alan cehennemdedir”8 buyurdu. İslâm dini rüşveti haram kılmış ve onu büyük günahlardan saymıştır. Çünkü rüşvet haksız yolla menfaat elde etmektir. Bu nedenle hiçbir şekilde yolsuzluk, rüşvet vermek ve almak doğru değildir. Kısaca söylemek gerekirse, sosyal ahlâkta siyasi gücü elinde bulunduran kamu görevlisi, kamu yararını özel çıkarı için kullanmamalı, hırsızlık, yolsuzluk yapmamalı, adam kayırmamalı, her konuda şeffaf olmalı, asla rüşvet almamalı, atamalarda siyasal çıkar gözetmeden liyakatli davranmalıdırlar. Bu itibarla İslâm’da yolsuzluğa, torpile, rüşvete, hırsızlığa, haksızlığa, ahlâksızlığa, adâletsizliğe yer yoktur. Kim olursa olsun hakka, adâlete ve güzel ahlâka uygun davranmak zorundadır. İslâm’ın olduğu yerde, hak, hukuk ve adalet vardır. İslâm’ın olmadığı yerde ise adaletsizlık, haksızlık, hırsızlık, ahlâksızlık ve zulüm vardır. İş ve Ticaret Hayatında Yozlaşma Bir toplumda oluşan yozlaşma hayatın her alanını olduğu gibi iş ve ticaret hayatını da etki altına almaktadır. Ahlâkî yoksunluk en fazla iş, çalışma ve ticaret alanında gerçekleşmektedir. Bir yanda aldatılan müşteriler, işçinin hakkını vermeyen işverenler diğer tarafta ise aldığı ücreti hak etmeyen ve işi suistimal eden iş görenler var. Bu nedenle iş ve ticaret hayatının pek çok safhasında ahlâk dışı davranışlar görülmektedir. Ticaret ahlâkının en temel gereği de kazancın helal olmasına dikkat etmektir. Dolayısıyla iş ve ticarette dikkat etmemiz gereken en önemli husus; doğruluk ve dürüstlüktür. Alışverişte açık sözlü ve şeffaf olmak, yalan, hile ve aldatmadan kaçınmaktır. Çünkü ahirette yaptıklarından hesaba çekileceğine iman eden her Müslümanın kazancına haram katmamaya özen göstermesi beklenmektedir. Örneğin içki ve domuz eti gibi Allah`ın haram kıldığı şeyleri alıp satmak bir Müslüman için helal değildir. Yine faizli işlem yapmak, kumar oynamak veya oynatmak, müşteri kızıştırmak, hile yapmak, stokçuluk yapmak gibi topluma zarar veren ticari usulsüzlüklerden Müslüman tüccarların uzak durması da hem dini hem de ahlâkî bir sorumluluktur. Sevgili Peygamberimiz, ticaret ahlâkı ile ilgili prensipleri ortaya koyarken, ticarette haksız rekabeti, satışı kızıştırmak için alıcıymış gibi davranmayı, hileli artırımda bulunmayı yasaklamış,9 gerçeği gizleyip yalan söyleyerek yapılan alışverişin bereketini, Allahu Teâlâ’nın yok edeceğini Yine Peygamberimiz, doğru sözlü ve güvenilir tüccarı, “Doğru ve güvenilir tacir âhirette Peygamberler, sıddıklar ve şehitlerle beraberdir”12 diye övmüş; müşterinin dalgınlığından veya bilgisizliğinden faydalanıp onu aldatanı da şiddetle ikaz Dolayısıyla dünya ve ahiret saadeti için iman, ibadet, ahlâk ve hayatın her alanında Hz. Peygamber örnek almalıyız. Dünya ve ahirette mutlu ve huzurlu olmak istiyorsak İslâm’ın emir ve yasaklarına, koymuş olduğu ahlâk kurallarına uymak zorundayız. Ne mutlu ahlâkî yozlaşmadan korunarak güzel ahlâk sahibi olmaya özen gösterenlere! Not Bu makale, Vuslat Dergisi'nin Ocak 2022 sayısında yayınlanmıştır. Dipnot 1. Ahmed b. Hanbel, Müsned,c. 2, s. 381 2. Tirmizî, Birr 54; Dârimî, Rikak 74 3. Buharî, Nikâh 2 4. Nesâî, İstiâze 21 5. Ebû Dâvud, Edeb 8 6. Tirmizî, Birr 47 7. Tergib ve Terhib, c. 5, s. 269, Hds. 35 8. Teğrib ve Terhib, c. 4, s. 428, Hds. 2 9. Müslim, Büyû 11 10. Buhari, Büyû 26 11. İbn Mace, Ticaret 1 12. .Ebû Davud, Büyû 50 Konumuzda Yaşlılık ile ilgili hadisler, yaşlılarla ilgili hadis ve ayet, Yaşlılara merhamet hadisleri ve yaşlılar olmasaydı hadis aramalarında sizlere yardımcı olacak sahih hadisleri paylaşmaya çalışacağız. Yaşlılık ile ilgili ayetler için buraya tıklayabilirsiniz… Peygamber sav. Efendimizin yaşlılar ile ilgili hadislerini bir araya getirdiğimiz konumuzda, yaşlılara nasıl davranılması gerektiği, nasıl hürmet göstermemiz gerektiği hakkında hadisler yer almaktadır. Rasulullah sav. Efendimizin yaşlılar ile ilgili olduğunu düşündüğümüz ve bulabildiğim hadislerini kaynak göstererek aşağıda sıraladık. Umuyoruz ki faydalı olur. Sizler de konumuzla alakalı hadisleri kaynaklarıyla beraber yorum bölümümüzden bize yollarsanız konumuza ekleyebiliriz. Lafı uzatmadan Hadislerimize geçelim. Konumuzun faydalı olmasını diliyoruz. / Türkiye’nin en geniş Güzel sözler, ayetler, hadisler ve atasözleri platformu Yaşlılık ile ilgili Hadisler Peygamber sav. ana ve babaya yaşlandıklarında iyilik yapmayı şu hadisle emretmiştir; Ana ve babasının ihtiyarlık zamanlarında, bunlardan birine yahut ikisine yetişip de, bunlara gereken hürmet ve hizmette bulunarak Cennet’i hak edemeyen kimsenin burnu yerlerde sürünsün! Bu ifadeyi üç kere tekrar etmişlerdir. Müslim, “Birr,” 8; İbn Hanbel, Müsned, 2/346 Şimdi yaşlılara hürmet etmenin ne kadar önemli olduğunu gösteren hadislerle devam edelim… Herhangi bir genç yaşlılığından dolayı bir ihtiyara hürmet ederse, Yüce Allah da yaşlandığında ona hürmet edecek kimseler halkeder. Tirmizî, “Birr,” 15; Ebu Davud, “Edeb,” 58 Saçı sakalı ağarmış yaşlı Müslüman’a saygı gösterip ikram etmek, Allah’a saygıdandır. Ebu Davud, “Edeb,” 23 Düşkünleri görüp gözetiniz, zira siz ancak düşkünleriniz sayesinde yardım görür ve rızıklanırsınız. Tirmizî, “Cihad,” 24; Ebu Davud, “Cihad,” 70 Bereket, büyüklerinizin yanındadır. Münavi, Feyzu’l-Kadir, 3/220 Beli bükülmüş ihtiyarlar, süt emen bebekler, otlayan hayvanlar olmasaydı belâlar sel gibi üstünüze dökülecekti. Acluni, Keşfü’l-Hafâ, 2/230 Diğer bir kaynakta hadis şu şekilde yer almaktadır; Eğer Allah’ın beli bükülmüş kulları, süt emen yavrular, otlayan hayvanlar olmasaydı, başınıza sağanak sağanak ve kesintisiz azap yağardı. Münavi, Feyzür17;l-Kadir, 5/344 Ağarmış saç, müminin nurudur. Bir kişi İslam yolunda saçını ağartırsa, ağaran her kıl karşılığında bir sevap kazanır ve bir derece yükseltilir. Münavi, Feyzür17;l-Kadir, 5/184 Saçı-sakalı ağarmış yaşlı müslümana, hükümlerini çiğnemeyen ve okumayı bırakmayan Kur’an okuyucusuna, adil idarecilere ikram etmek ve saygı göstermek, Allah’a saygıdandır. Ebu davud, Edeb, 23 4843 Bereket büyüklerimizin yanındadır. Küçüklerimize şefkat, büyüklerimize hürmet göstermeyen bizden değildir. Münavi, Feyzüll-Kadir, 3/220 Üç kişi vardır ki, onların hakkını ancak münafık olanlar küçümser; İslam yolunda saçını ağartmış olan, ilim sahibi ve adil idareci. Münziri, Et-tergib ve’t-Terhib, 1/115 Küçüğüne merhamet etmeyen, büyüğüne saygı göstermeyen bizden değildir. Tirmizî, Birr, 15 Merhamet etmeyene merhamet edilmez. Müslim, Fedail, 65 Rahman olan Allah, merhametli olanlara merhamet eder. Siz yeryüzündekilere merhamet edin, o zaman göktekiler de size merhamet eder. Ebu Dâvud, Edeb, 66 Bu konumuzdaki hadis-i şeriflerden diğer birkaçı şu mealdedir Güçsüzlere, hastalara, yaşlılara ve küçüklere merhamet ediniz! [Şir’a] Yaşlılarımıza hürmet ve ikram, Allahü teâlâya saygıdandır. [Buhari] Büyüklerimizi saymayan, küçüklerimize acımayan bizden değildir. [Buhari] Halkı içindeki ihtiyar, ümmeti içindeki peygamber gibidir. [İ. Neccar] Şu üç şey, Allahü teâlâya tazimdendir 1- Müslüman olarak yaşlanan kimseye ikram, 2- Kur’an-ı kerimi ezberleyene ikram, 3- İlim sahibine ikram. [Ramuz] Müslüman olarak ihtiyarlayan kimseye ikram eden, Nuh aleyhisselama ikram etmiş gibi sevab alır. Nuh aleyhisselama ikram eden de, Allahü teâlâya ikram etmiş olur. [Hatib] Tekbiri, tahmidi, tesbihi ve tehlili sebebiyle Müslüman olarak ihtiyarlayan bir müminden daha efdal kimse yoktur. [İ. Ahmed] Tekbir Allahü ekber, tahmid; Elhamdülillah, tesbih; Sübhanallah, tehlil ise; Lâ ilahe illallah demektir. Peygamber efendimizin, Allahü teâlâ, yemin ederek, “Müslüman olarak ihtiyarlayana azap etmekten hayâ ederim” buyurdu dedikten sonra ağladığı görüldü. Sebebi sorulunca, Allahü teâlâ, kendisinden hayâ ettiği hâlde, Ondan hayâ etmeyene ağlıyorum buyurdu. Beyheki Peygamberimiz, “Herhangi biriniz cemaate namaz kıldırdığında namazı hafif tutsun/kısa tutsun. Çünkü onun arkasında zayıf, yaşlı ve ihtiyaç sahibi kimseler namaz kılıyor olabilir. Yalnız başına kaldığı zaman dilediği kadar uzatsın.” Ahmed, II, 502 Kim gençliğinde bir yaşlıya iyilikte bulunursa, Allah o kimseye yaşlılığında yaptığı iyiliği karşısına çıkarır. Tirmizi, Birr, 75 Şu hadis bu gerçeğin açık beyanıdır “Ey Allah’ın kulları! Biri hariç Allah hiçbir dert vermemiştir ki, onun devasını ve şifasını da vermiş olmasın. Sahabenin, Nedir çaresi olmayan şey” diye sorması üzerine Hz. Peygamber, “yaşlılıktır” cevabını vermiştir.” Tirmizî, Tıb, 2 Yaşlılık dönemi zordur, sıkıntılıdır. Onun için Peygamberimiz sav. şöyle dua etmiştir; “Allah’ım! Ömrün en sıkıntılı günlerine kadar yaşamaktan sana sığınırım.” Buhârî, Deavât, 36 Peygamberimiz sav. diğer bir kaynakta şöyle dua etmiştir; “Allah’ım! Tembellikten, düşkünlük derecesinde yaşlılıktan sana sığınırım.” Buhârî, Deavât, 38¸ Nesâî, İstiâze, 26-27 Yaşlılık ile ilgili hadisler konumuzdan sonra yaşlılar ile ilgili diğer konularımıza da aşağıdaki linklerden bakabilirsiniz. Yaşlılık ile ilgili ayetler Yaşlılık ile ilgili sözler Error 523 Ray ID 7383730f5fb6b7eb • 2022-08-09 210540 UTC AmsterdamCloudflare Working What happened? The origin web server is not reachable. What can I do? If you're a visitor of this website Please try again in a few minutes. If you're the owner of this website Check your DNS Settings. A 523 error means that Cloudflare could not reach your host web server. The most common cause is that your DNS settings are incorrect. Please contact your hosting provider to confirm your origin IP and then make sure the correct IP is listed for your A record in your Cloudflare DNS Settings page. Additional troubleshooting information here. Cloudflare Ray ID 7383730f5fb6b7eb • Your IP • Performance & security by Cloudflare

ahlaki yozlaşma ile ilgili ayet ve hadisler